ÖZDEMİR İNCE’NİN KALEMİNDEN: ORMANLARIMIZ

featured

Bu yazımız Ormanlarımıza,

Atalarımız “Yeşil olmayan yerde barınılmaz” demiş,  “Ormanı sevgi korur” demiş, “Ağaçsız yurt, duvaksız geline benzer” demiş, “Ağacı çok olan yerde kıtlık olmaz” demiş, “Ağaçlı köyü sel basmaz” demiş,  “Ormanlarımdan bir dal kesenin, başını keserim” demişler, Peygamber Efendimiz buyurmuşlar: “Eğer dikmek üzere elinize fidan aldıysanız,  kıyamet  kopsa da, dikecek kadar vaktiniz varsa dikiniz.  Sadaka sevabı vardır. Sadaka, cehennem ateşini örter ”

Bu güzel sözleri daha da sıralayabiliriz. Ancak bilge atalarımız, bunları bize, bir kulağımızdan girip diğerinden çıksın diye söylememiş,  istemişler ki evlâtlarına bıraktıkları cennet yurdu, onlarda gelecek nesillere güzellikler katarak bıraksın. Yeri gelmişken bir kıssadan hisse aktarayım, çoğunuz bilirsiniz.

Kıssadan Hisse bu ya “Kıyafet değiştirip veziri ile halkın arasına katılan padişah, bahçede ağaç diken bir dede görmüş, seslenmiş ‘–Ey ihtiyar! Diktiğin ağacın sana bir faydası yok, bir ayağın da çukurda zaten!’ deyince, Dede doğrulmuş ve sesin geldiği tarafa dönerek cevap vermiş, ‘-Biz atalarımızın diktiklerinden faydalandık, meyvesinden yedik, gölgesinde dinlendik. Bu ağaçların bana faydası olmazsa, çocuklarıma olur, onların çocuklarına olur’ cevabını vermiş. Cevap padişahın hoşuna gitmiş, kimliğini açıklamış, vezirine de dedeye bir kese altın vermesini söylemiş. Dede sevinmiş ve ‘-Padişahım bakın diktiğim ağaçlar daha şimdiden meyve vermeye başladı bile’ demiş.  Padişah bu sözü daha çok beğenmiş, vezirine dedeye bir kese altın daha vermesini söylemiş ve ‘-Haydi Vezir fidanlar daha fazla meyve vermeden gidelim buradan’ demiş. Ne diyelim. Bu kıssadan bize düşen hissemizi almak. Ağacı sevmek, ağaç dikip Yurdumuz’u yeşillendirmek.

Ormanlar ağaç denizidir, yeşil denizidir, iklim düzenleyicisidir. Ormanları, yerli yerinde olan bölgelerde,  kar her zamanki gibi yağar, yağmur her zamanki gibi yağar, rüzgâr her zamanki istikametinde eser, dereler hiç kabarmaz, rengi kahverengileşmez, su rejimi düzenlidir.  Doğal erozyon kontrolü vardır. Toprak kayması, sel felâketi olmaz. Ormanlar, oksijen deposudur. Atmosferin ihtiyaç duyduğu İnsanlığa ve canlılara gerekli oksijen kaynağıdır. Yüzlerce bitki türünün, açıktan koyuya bütün yeşilin dünyasıdır. İnsandan başka, yaban hayatının, hayvanların barınağıdır. İnsanları rahatsız eden gürültü açık alanda daha fazla iken, orman gürültüyü yok etmektedir. Ormandaki ağaçların meyvelerinden (palamut, fıstık, badem, iğde, kestane, ceviz) ekonomik değer elde edilir. Bu türden ormanlardan hiç ağaç kesilmez. Bu sayede reçine, katran elde edilir ve kimya dalında kullanılır. Ama asıl kullanıldığı, ekonomik değer, ağaçların kabukları ve gövdesidir. Geniş ve uzun gövdeli olanlar kereste üretiminde değerlendirilir. Gerçekten ağaç yani kereste, beşikten, mezar tahtasına kadar insan hayatının ihtiyaç duyulduğu her anında ağaç var. Demirin medeniyette nasıl yeri tartışılmazsa ağacın yeri de tartışılmaz. Günümüz teknolojisi ağacın alternatiflerini arasa da, ağacın saltanatı sürüyor. Ah bir de odun olarak düşünülmese, imha eder gibi. Bu yüzden ormanlar azalmasa, ormanlar imha edilmese. Ha odunla soba yakmışsınız, ha orman yakmışsınız, aynı şey değil mi? Odun yerine alternatif yakacaklar, bulunsa da bu yüzden ormanlar azalmasa, ormanlar imha edilmese.

Yanlışlıklar, eğitimle aşılır. Orman, sadece ağaçların oluşturduğu bir topluluk değil,  pek çok canlının bir arada yaşadığı bir hayat bahçesi. Ormanda canlı-cansız sayısız varlık, belli bir dayanışma içinde yaşıyor. Kanun var. Başta Bitki ve hayvanlar olmak üzere ormanda herkes birbirinden sorumlu. Ormanı yok eden insandan doğa; sel, taşkın, heyelan, çığ, su ve rüzgâr erozyonu, kuraklık, çölleşme ve açlık olarak intikam alır. Orman erozyonu önler. Ancak, Dağları slogan yerine, yeşil örtüyle donatmak daha doğru olmaz mı?

Artık bize düşen, ağaç dikip Yurdumuzu yeşillendirmek; Türkiye’yi kuşların cıvıldadığı,  Suların şırıldadığı, Sincapların oynaştığı gerçek bir cennet vatana çevirmektir. Köylerimizin, kasabalarımızın ve şehirlerimizin uzaktan bakınca yeşil bir görüntü vermesi artık yetmemeli. Onların çevresi de yeşil olmalı. Kilometrelerce uzayan kupkuru yollarda değil, yeşillikler arasında yolculuk yapmalıyız. Düğün yapan 100 ağaç dikmeli, Çocuğu olan 100 ağaç dikmeli. Her okulun ağaç diktiği bir uygulama korusu olmalı. Her Askeri Birliğin diktiği, baktığı, bir ormanı olmalı. Mehmetcik her gün bir fidan dikmeli. Kanun zoruyla değil, bahçesiz ev ve apartman yapılmamalı. Her apartmanın altında otoparkı, önünde zümrüt gibi bir bahçesi yoksa, orada yaşayanlar ayıplanmalı.

Harap olmuş, kavrulmuş, bozkıra dönmüş, göç yüzünden terkedilmiş evleri, köyleri, Türk Yurdunu ihya etmenin yolu ağaçlandırıp yeşillendirmekten geçiyor. Geleneklerimizi yaşatmalı, dünü hatırlıyorum da anlatılırdı, Çocuğu olan kavak diker, çocuk büyür, kavaklar da büyür, Çocuk evlenecek, kavaklar kesilir, düğün parası temin edilirdi. Bakılırsa bağ oluyor, bakılmazsa dağ oluyor. Ekilen toprak kazandırıyor, zümrüt gibi çayırlar, hayvanlara süt, rengarenk  çiçekler arılara bal oluyor.

Ormanların derinliğinde serinlemek, mutluluğu yakalamak istiyorsak el ele vererek çalışmalı.

Ormanları, cayır cayır yanmayan, talan edilmeyen ve ağaç dikme seferberliği ilân edilmiş bir Türkiye dileği ile……

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ÖZDEMİR İNCE’NİN KALEMİNDEN: ORMANLARIMIZ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir