PEYGAMBERİN VARLIĞI ALLAH’I TANIMAK İÇİNDİR

Gerede Müftüsü Hasan İzmirli, Müftülük Basın-Yayın Sorumlusu Ekrem Yavuz ile yaptığı röportajda İslam dini hakkında çok detaylı bilgiler sundu. Müftü İzmirli, bu söyleşi ile bizlere Allah Resulünü tanıtmaya, anlatmaya, hissettirmeye çalıştı. İşte o röportajın ayrıntıları:

Ekrem Yavuz; Sevgili okurlarımız; her yıl olduğu gibi bu yılda Kutlu Doğum Haftası heyecanı kalplerimizi sarmış durumda. Kutlu Doğum Münasebetiyle İlçe Müftümüz Hasan İzmirli ile bir söyleşi yapacağız.

Değerli Hocam; söyleşimize, Allah’a, Peygamberlere iman ve risalet görevi hakkında açıklama yaparak başlayabilir misiniz?

Hasan İzmirli; Öncelikle tüm okurlarımızı hürmet ve muhabbetle selamlıyor, söyleşimizin hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.

Allah’a iman peygamberlere imanı da gerektirir. Çünkü peygamberleri gönderen ve Kur’an-ı Kerim’de bunu insanlara bildiren ve onlara inanmalarını emreden yüce Allah’tır. Peygamberlik, çalışmakla, fazla ibadet etmekle kazanılacak bir mertebe değildir. Peygamber olarak gönderilmenin zenginlikle, soy, sopla da ilgisi yoktur. Tamamen Allah’ın, ihsanıdır, Allah’ın kullarından dilediğine verdiği bir lütuftur. Bu gerçek, bir ayet-i kerimede şöyle bildirilir: “İşte bu, Allah’ın lütfüdür. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.” Cuma Süresi 62/4

İlk peygamber, insanlığın babası Hz. Âdem (a.s.), son peygamber de kâinatın efendisi ve ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Hz. Muhammed (sav)’dir. Bu ikisi arasında pek çok peygamber gelip geçmiştir. Sayıları bir rivayete göre 124 bin diğer bir rivayete göre ise 224 bindir. Bizler, Cenab-ı Hak ne kadar peygamber göndermişse, tam olarak sayısını bilmesek de hepsine iman ederiz.

Ekrem Yavuz; Muhterem Hocam; her şeyin varlık, yaratılış gayesi vardır. Biz birçok konuda hikmet arar bulmaya çalışırız. İnsanoğluna peygamber gönderilmesinin hikmetleri nelerdir?

Hasan İzmirli; Dünya misafirhanesine gönderilen her insanın aklını kurcalayan ilk şey nereden geldiğini, içinde yaşadığı dünyayı, evreni, kimin var edip süslediğini, güneşin, ayın, yıldızların, insanların, hayvan ve bitkilerin kimin eseri olduğunu ve kimin emriyle hareket ettikleridir. Fakat insanın tek başına sadece aklıyla bu soruların doğru cevabını bulması mümkün değildir.

İşte Allah’ın peygamber olarak seçtiği kulları insanın bu önemli sorularına cevap verirler. Kâinattaki canlı, cansız bütün varlıkların yaratıcısının Allah olduğunu anlatırlar. O’nun isim ve sıfatlarını bildirirler. Tek olduğunu, eşi ve benzeri bulunmadığını, varlığı için kimseye ihtiyacı olmadığını, fakat her şeyin ona muhtaç olduğunu anlatırlar, öğretirler.

Ekrem Yavuz; Buradan Allah’a inanmak ve O’na kulluk yapmak için sadece akıl yeterli değildir sonucuna varabiliriz değil mi?

Hasan İzmirli; Elbette, Peygamberin varlığı Allah’ı tanımak içindir. Eğer peygamberler olmasaydı, insanın sadece aklıyla yaratıcısını tanıması mümkün olmazdı. Yaratıcı diye olur olmaz şeylere tapardı. Peygamberlere inanmayanların yaratıcı diye taştan, ağaçtan, kendi elleriyle yaptıkları putlara, güneşe, aya, ateşe tapmış olmaları, peygamberlere olan ihtiyacı açıkça ortaya koyar.

İnsanın aklını kurcalayan diğer bir soru, dünya misafirhanesine niçin gönderildiği, gönderenin kendisinden ne istediğidir. İnsanın bunu da aklıyla anlaması mümkün değildir. Böyle olunca da kendisini başıboş olarak görür. Her istediğini yapar.

İşte peygamberin gönderilmesinin diğer bir sebebi de Yaratıcının insana neleri yapmasını, neleri yapmamasını emrettiğini, verdiği nimetlere karşılık nasıl bir şükür istediğini ve kâinatın yaratılış gayesini öğretmektir.

Evet, Rabbimizin bizden istediği kulluğu, verdiği nimetlere karşılık, nasıl şükredeceğimizi bize öğreten, razı olduğu şeyleri ancak peygamberlerin bildirmesiyle öğrenir. Peygamberlik müessesesi bu yönüyle insanlığın manevi gelişmesinin esasıdır.

rprtEkrem Yavuz; Peygamberler manevi gelişmenin rehberi olduğunu söylediniz. Maddi gelişmenin de rehberi midirler?

Hasan İzmirli; Peygamberler, manevi ilerlemenin esası olduğu gibi, maddi terakkinin de rehberidir. Yüce Rabbimiz peygamberleri insanların manen yükselmeleri için birer önder yaptığı gibi, her bir peygamberin eline bazı mucizeler vererek maddi terakki için de birer rehber ve ustabaşı yapmıştır. Maddi terakkiyi mucize eliyle insanlığa hediye etmiştir.

Mesela gemiyi Hz. Nuh’un eliyle, saati Hz. Yusuf’un eliyle, elbise dikme işini Hz. idris’in eliyle insanlığa ihsan etmiştir. Bilim ve teknolojinin gelişmesine mucizeler katkı sağlamıştır; Hz. İbrahim’in ateşe atılması, fakat ateşte yanmaması mucizesi, ateşin yakmayacağı maddelerin bulunabileceğine; Hz. Davut’la birlikte dağların tesbih etmesi plak ve teyp gibi aletlere; demiri hamur gibi yoğurma mucizesi demir ve benzeri maddelerin sanayide kullanılmasına işaret eder.

Hz. Süleyman’ın rüzgâra binip uzak mesafelere gitmesi uçak gibi vasıtalara, Belkıs’ın tahtını bir anda yanına getirtmesi, görüntünün, sesin ve eşyanın bir anda bir yerden başka bir yere nakledilebileceğine;

Hz. Musa’nın asasını yere vurarak su çıkarması, insanların yerden su, petrol gibi yer altı zenginliklerini çıkaracak aletler yapmaya teşvik eder. Yine asasıyla denizi yararak yol açması, denizin altında, içinde tüp geçit vs şeylerin yapılabileceğine işaret eder.

Ekrem Yavuz; Değerli Hocam, Peygamberlerin varlığı, gönderilmesi sosyal hayatın düzenli bir şekilde devam etmesinde etkisi var mıdır?

Hasan İzmirli; Peygamberlerin gönderilmesinin başka bir hikmeti de insanların öldükten sonra diriltileceklerini, dünyadaki amellerinden dolayı hesaba çekileceklerini bildirmektir. Hesap neticesinde ya cennetle mükâfatlandırılacaklarını veya cehennemle cezalandırılacaklarını tebliğ etmek, insanları Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemeye teşvik etmektir. Bu ise sosyal hayatın düzenli bir şekilde yürümesini temin eder.

Peygamber gönderilmesinin bir hikmeti de ahirette cehenneme sevk edilen insanların “bize Allah’ın emir ve yasaklarını bildiren olmadı” şeklindeki itiraz kapılarını kapatmaktır.

Demek oluyor ki, Yüce Rabbimiz kendisini bizlere tanıttırmak, sevdirmek, güzelliğini göstermek, insanları niçin yarattığını bildirmek, nimetlerine karşılık nasıl bir şükür istediğini öğretmek, emir ve yasaklarını tebliğ etmek ve cehennem ehlinin itiraz kapılarını kapamak, insanlara maddi terakkinin yolunu göstermek için dilediği kullarını peygamber olarak göndermiştir.

Ekrem Yavuz; Değerli Hocam, madem Kutlu Doğum Haftasındayız, Sevgili Peygamberimiz (sav) doğumu, özellikleri, varlığı hakkında okuyucularımızla neler paylaşacaksınız?

Hasan İzmirli; İnsanlığın kurtuluşu, dünya ve ahiret saadeti için gönderilen Sevgili Peygamberimiz (sav); Mekke’de doğdu. Doğumu kameri takvime göre Rebiü’l-evvel ayının 12. Gecesine, miladi takvime göre ise 571 yılı Nisan ayının 20 sine denk geliyor.

13 yıl Mekke’de 10 yıl Medine’de olmak üzere, tam 23 yıl insanlara sözleri, duyguları, davranışları, hayatı ve yaşayışıyla “Hak Dini” öğretti.  Kur’an-ı Kerim’in telkin ettiği üstün ahlak ve fazilet binasını tamamladıktan sonra miladi 632 yılında kameri yıl itibariyle 63 yaşında iken Rabbine kavuştu.

Acılarıyla mutluluklarıyla, sevinçleriyle kederleriyle 63 yıla sığmayan bir serüven… Geldi kâinata ışık saçtı. Göçtü kâinata ışık bıraktı ve hâlâ kâinatı aydınlatmaya devam ediyor. 571 yılında Mekke’de dünyamızı şereflendirdi, 632 yılında Medine’de bedeni bu dünyayı terk etti. Ama o Muhammed (sav) manevi olarak bizi terk etmedi. Biz de O’nu unutmadık. 0 hala aramızda. Ne mutlu peşinden gidenlere!

Miladi takvim dikkate alınarak doğumu, 1986 yılından beri Başkanlığımız tarafından Kutlu Doğum Haftası adı altında kutlanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, müftülükler, yurt dışında müşavirlik, ataşelikler, Türkiye Diyanet Vakfının destekleriyle 1986 yılından beri “işin ruhuna uygun bir şekilde ve içerikte” herkesi kucaklayarak, hiçbir beklenti içerisinde olmadan sırf Allah rızası için halkın destekleriyle bu görevini de en güzel şekilde ifa etmektedir.

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in doğumu biz müminler için, insanlık için büyük mana ifade etmektedir. Allah elçisinin doğduğu gün, kâinatın bayramıdır. Bu mutlu zaman dilimi, hepimiz için bir bayram gecesidir.

O’nun doğumuyla bu âlemde Allah’ın rahmet ve bereketi dolup taştı. Geceler ve gündüzler renk değiştirdi. Duygular ve düşünceler derinleşti. O’nun gelişi ile sözler, sohbetler ve lezzetler enginleşti. Nura hasret çeken gönüller huzura erdi.

Ekrem Yavuz; Hocam, Sevgili Peygamberimizin özellikleri nelerdir, insanlığa neler armağan etmiştir? Biz müminler bu değerler karşısında nasıl bir tavır içinde olmalıyız?

Hasan İzmirli; O, insanları, hayatı aydınlatan bir kandildir. Ahzap Suresi 45-46. Ayetlerde: “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” buyruluyor.

Hz. Muhammed (sav) Allah’ın kulu ve elçisidir. Ümmeti en çok olan peygamberdir. Getirdiği dinin adı İslam’dır. O’na vah yedilen kitabın adı Kur’an’dır.

Bütün peygamberlere, kavimlerine ve ümmetine şahit olarak gönderilen peygamberdir. Bütün insanlığa son peygamber, rahmet peygamberi olarak gönderilmiştir.

Hz. Muhammet (sav), İslami ve insani değerlerin somutlaştığı, odaklaştığı, şahsında billûrlaştığı büyük bir şahsiyettir.

Hz. Muhammed (sav) bütün varlıkların kemalini temsil ettiği gibi bütün güzelliklerinde kemalini temsil etmektedir. Hem ruh hem de beden güzellikleriyle donatılmıştı. Donatılmıştı ki O’nu sevmek, O’na bütün varlığıyla âşık olmak hususunda kimsenin hiçbir mazereti kalmasın. Hz Muhammed hayatın içinden bir şahsiyettir.

Hz. Peygamberin hayata geçirdiği değerler, bütün insanlığın özlemine cevap verecek niteliktedir. O âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Beşeriyete bir muallim olarak gönderilmiştir. O güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Sevgili Peygamberimiz (sav) insanlığın gördüğü en değerli insan, insanlığa zaman ve mekânın eskitemediği değerleri armağan eden Allah’ın kulu ve elçisidir. Dünyada yaşadıklarıyla söyledikleri O’nun ki kadar birbirine uygun ikinci bir insan yaşamamıştır.

 Ve insanlık, Hz. Muhammed (sav)’i fark edememenin veya gereğince anlamamanın vücut verdiği karanlığın kahrını yaşamaktadır.

Sevgili Peygamberimiz (sav) : “Cennete yaklaştıracak hiçbir şeyi size emredilmemiş halde bırakmadım. Ateşe yaklaştıracak hiçbir şeyden sizi nehyedilmemiş halde bırakmadım.”

” Hayatım sizin için bir rahmet ve berekettir. Huzurumda konuşursunuz, size cevap verilir. Ölünce de vefatım sizin için rahmet ve bereket olacaktır. Öldükten sonra amelleriniz bana arz edilir ve ben bakarım: Eğer iyilik yapmışsanız bunun için Allah’a hamd ederim. Eğer kötülük yapmışsanız Allah’tan affınızı dilerim.”

Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizi; bütün insanlığın birliğini temsil eden ve bütün insanlığın keder ve sevinçlerini benliğinde aynı anda duyan “evrensel ruh” olarak tanıtıyor.

 Ruh-i Azam, bu düşünceye esas olan ayet-i kerime Tevbe 128: ” Andolsun, size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki sizi sıkıntıya düşüren, size keder ve acı veren her şey ona da dokunur, onu da rahatsız eder. O size çok düşkündür, üstünüze titrer. Müminlere karşı daha merhametli ve daha şefkatlidir.”

Hz. Muhammed (sav) istisnasız bütün insanların muştusu, rahmeti ve ümididir. O’nu inkâr etmek, bu rahmetten yararlanmayı engellemez.

Kâinatın varlık sebebi Hz. Muhammed (sav)’dir. O’nun getirdiği, tebliğ ettiği hakikatlerle kâinat anlam kazanmıştır. Eğer biz huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsak, şu dünyada huzurun devamını istiyorsak ki bunun da bir şartı var: Dünya sakinlerinin Hz. Peygambere itaatleri, bağlılıkları, sevgileri bu kâinat sarayının devamının en önemli şartıdır. Mesela İslam peygamberinde, insan insanın kurdu değildir. İnsan insanın cennetidir. İnsan insanın kardeşidir. Mümin müminin din kardeşidir.

Rahmet Peygamberini dinleyelim. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” “Bir mümin kendisi için sevip istediğini diğeri için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz.”

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kâmil mümin olamazsınız.” “Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırınız.”

O’nun getirdiği değerler, mesajlar; huzur ve güven kaynağıdır. Bu sebeple özellikle müminler O’nu tanımak, anlamak, yaşamak, hissetmek, anlatmak, O’na benzemek için çok gayret sarf etmelidirler.

Ekrem Yavuz; Hocam, Sevgili Peygamberimiz (sav)’in isimlerinden bahseder misiniz?

Hasan İzmirli; Dedesi Abdülmuttalib varlık nuruna Muhammed ismini vermişti. “Neden atalardan birinin ismini takmadın da bu ismi verdin? Dediler. Cevabı şu oldu: ” Allah’ın ve insanların O’nu övmesini istediğim için”.

Hz. Muhammed (sav) hadislerinde: ” Benim, kendime özgü beş adım vardır; Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben Mâhi’yim; Allah küfrü benimle mahvedecektir. Ben Hâşir’im; kıyamet gününde insanlar benim önümde haşredileceklerdir. Ve ben Akıb’im; benden sonra peygamber gelmeyecektir.

Muhammed: Övülen, yüceltilen, teşekküre layık görülen demektir. O, Allah tarafından övülecek bir biçimde yaratılmış, sonra son peygamber olma şerefiyle yüceltilmiş, en büyük görevi en güzel şekilde yerine getirdiği için Allah tarafından kendisine teşekkür edilmiş eşsiz bir varlık, benzersiz bir ruh ve şahsiyettir. O’ Makam-ı Mahmudun yani övülmüş makamın veya hamd makamının sahibidir.

Ekrem Yavuz; Sevgili Peygamberimiz (sav)’in Kur’an ve hikmet Peygamberi olduğu anlatılmaktadır. Bunu biraz açıklar mısınız?

Hasan İzmirli; Yüce Allah, Hz. Peygambere “Kur’an ve hikmeti öğreten bir Peygamber” buyurarak özel bir konum ve değer atfetmektedir. Allah c.c. yarattığı insanı karanlıklar içinde bırakmayacağını, bu konuda ortaya çıkacak bütün engellerin ortadan kaldırılacağını şöyle dile getirmektedir:  “Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”   (Saff Süresi 61/8) İşte nübüvvetlik kurumunun varlık sebebi bu ilahi hükümdür.

Yüce Allah, bu kurumun son halkası olarak Hz. Muhammed (sav)’i göndermiş, kıyamete kadar yaşanacak insanlık macerasının, O’nun yol göstericiliğinde tamamlanmasını takdir etmiştir. Bu yol göstericiliğinin nasıl gerçekleşeceğini Allah, müminler üzerinden şöyle ortaya koymaktadır;

“Andolsun ki, Allah müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur.” Hz. Allah’ın Hz. Muhammed’i peygamber olarak göndermesi bütün bir beşeriyet için büyük bir nimettir.

Hz. Peygamber’in Allah’ın ayetlerini okuyan biri olarak tanıtılması tebliğ görevine işarettir. Hz. Peygamber, gelen ayetleri öncelikle okuyarak, ilahi mesajı insanlara ulaştırıyordu. Bu mesajları kabul edip, inançlarına ve pratik hayatlarına, mesajların içeriğine göre şekil ve yön verenler, mümin ve Müslüman olarak her türlü yanlış inanç ve davranıştan uzaklaşıyor, arınıp tertemiz oluyorlardır.

Peygamberlik görevinin ikinci cephesi de insanlara ulaştırılan ilahi mesajların sözlü ve pratik olarak açıklanmasıdır. Kitap ve hikmeti öğreten peygamber, onlara insan- evren- vahiy kitabını ve hikmeti de öğretip belletir.

Ekrem Yavuz; Hocam yeri gelmişken “hikmet nedir” biraz açıklar mısınız?

Hasan İzmirli; Hikmet : ” Nefsi kötülüklere karşı uyaran, iyiliği öğütleyen, ahlakı düsturları içeren, kazanılmış tecrübeleri aktaran genel geçer sözlerdir.” Hikmet: Olayların ve varlıkların arka planını, derinliğini kavramak, sebepler üzerinde kafa yorarak yorumlamaktır.

Hikmet bir bakıma ibret alma, basiret nazarıyla bakma anlamına gelir. Bu yüzden Allah Teâlâ ” Hikmeti dilediğine verdiğini, kime de hikmet verildiyse büyük bir hayra mazhar olacağını (Bakara269) haber vermektedir. Derin, faydalı, insana huzur veren ve mutluluk veren hikmet, aynı zamanda İslam düşüncesinin de adı olmuştur. Genciyle- yaşlısıyla hikmeti seven bir toplum olmak gerçekten erdemli toplum olmak adına önemlidir. Her müminde hikmet duygusu, bilgisi, sevgisi olmalıdır.

Ekrem Yavuz;  Sevgili Peygamberimiz (sav)’in insanlığa sunduğu değerler nelerdir?

Hasan İzmirli; Kur’an O’nun ahlaki yaşamına vurgu yapıyor, O’nun ahlakı nasıldı? İslam ve İslam Peygamberin getirdiği değerler evrensel değerlerdir. Bütün insanları kuşatan, çağdan çağa, ülkeden ülkeye değişmeyen, her coğrafyada, her toplumda ve her zaman geçerli olabilen, her ortamda davranış ve uygulamalara yansıtılabilen niteliklerdir.

İnanç değerleri, aile, sevgi, saygı, can-mal-ırz güvenliği, dayanışma/yardımlaşma, doğruluk, ehliyet, adalet, eşitlik, istişare, hürriyet, çalışma, cömertlik, ihsan, isar, infak, dostluk/arkadaşlık, cesaret, merhamet, iyilik duygusu, haklar, affedicilik, sabır, tevekkül, hoşgörü, barış, edep/hayâ, tevazu vs. Bu değerler bütün insanlığı kucaklayan evrensel olma özelliğini taşıyan değerlerdir. Yasaklanan şeyler, içki, kumar, uyuşturucu kullanımı, fuhuş, hırsızlık, aldatma, zulüm, insan öldürme, haset, fesat, nifak, gıybet, tembellik, hak ihlalleri, küfür, inançsızlık, isyan, şiddet, ırk ayırımı, terör vs.

Hz. Muhammed (sav) : “Ben ahlakı güzelliği tamamlamak için gönderildim.” “Müminlerin iman yönünden en mükemmel olanları,  ahlak açısından en güzel olanlarıdır.” “Beni rabbim terbiye etti, terbiyemi ne güzel yaptı”. “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin”. (Kalem Süresi 68/4)

Kâinatın düzeni ahlakilik temeli üzerine kurulmuştur. Evrenin kullanıcısı olan insan, “kemal”e ahlak ile ulaşabilir. Başka bir ifadeyle insanı güzelleştiren ve eşrefi mahlûk yapan onun ahlakıdır. Her türlü mükemmel vasıflarla donatılan Hz. Muhammed (sav) insanlığın biricik rehberidir. “Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olanınızdır”

O, insanlık için bir davranış modelini sergilemiştir. Sevgide, cömertlikte, edepte, ahlakta, adalette, tevazuda, takvada, yardımlaşmada, sosyal ilişkilerde model teşkil etmektedir.

Ahzap Süresinde (33/21) şöyle buyrulur; “Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır”. İşte bu ayet-i kerime gereği; O’nun ahlak ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Hz. Peygamberi sevmek ve O’nu örnek almak demek; insanlığın huzuru ve kalıcı mutluluğu için yaptığı çağrıyı (Kurtuluş ve diriliş çağrısını) günümüze taşıyarak hayatımıza yansıtmak, duygu ve davranışlarımızı onun örnek ahlakına, emir ve tavsiyelerine göre şekillendirebilmek demektir.

Ekrem Yavuz; Hocam, son olarak bir müminin Peygamberine karşı görevleri nelerdir?

Hasan İzmirli; Allah Teâla, O’na iman etmemizi, itaat etmemizi, ittiba etmemizi, salat ve selam etmemizi, O’nu sevmemizi, en güzel örnek kabul etmemizi, bizim için rahmet olduğunu bilmemizi ve çağrılarına icabet etmemiz gerektiğini vazife olarak vermektedir. Bilindiği üzere Efendimiz (sas) Hazretleri’nin adı anıldığında duyan her Müslüman’ın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.”(Ahzab Suresi, 56)  Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ediyorlar. Ey imam edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.

Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salat etmesi ise, O’nu sevmeleri, yüceltmeleri, övmeleri ve dua etmeleri anlamına geliyor.

Selam: Dünyevi ve ebedi kurtuluşa delalet eder, cennete girenler selam sözüyle karşılanırlar. Netice itibariyle selam/tüm kalbinizle ve ruhunuzla onunla işbirliği içinde olun. O’nun örnek ve önder kişiliğine teslim olun. Tebliğ ettiği mesajlarına karşı gelmekten sakının ve bu ilkelere samimiyetle uyun. Peygambere salât ve selam getirmek mümin için farzdır.

Ekrem Yavuz; Sayın Hocam; Kutlu Doğum Haftasını nasıl değerlendirebiliriz, gerek bireysel, gerek ailecek ne yapabiliriz? Neler tavsiye edersiniz?

Hasan İzmirli; Tabi bu önemli hafta dolayısıyla tüm yurt genelinde hatta yurt dışında çeşitli etkinlikler yapılıyor. Başta da söylediğimiz gibi bunlar Allah Resulü Hz. Muhammed (sav)’i tanıma, onu doğru okuma, anlama ve yaşama hedefleri üzerine kurulu program ve etkinlikler. Hafta boyunca bu etkinlikler ailecek katılmaya gayret gösterelim. Yuvamızda Allah Resulüne karşı bir hassasiyet ve farkındalık ortaya koyalım.  Peygamberimizi ve örnek hayatını anlatan kitapları evimizde eşimizle, çocuklarımızla birlikte okuyalım. Peygambere duyduğumuz özlemi paylaşalım, bu samimiyet ve hassasiyeti, peygamber aşkını ve kokusunu hazırladığımız programlarda buluşarak tüm mahallemize, köyümüze, ilçemize yayalım ki, kalplerimiz ve yaşadığımız mekânlar onun sevgisiyle muhabbetiyle ferahlasın, aydınlansın. Yaşadığımız mekânlara, birlikte olduğumuz topluma bereket gelsin, huzur gelsin, hayatımıza hoşgörü ve sevgi hâkim olsun. Bu vesile ile halkımızı hazırlamış olduğumuz Kutlu Doğum Etkinliklerine davet ediyorum. İlçemizdeki Kutlu Doğum Etkinliklerinin hazırlanmasında emeği geçen tüm görevlilerimize teşekkür ediyorum. Bize destek veren esnaf kardeşlerimize, halkımıza da sizin vasıtanızla Müftülük adına şükranlarımı sunuyorum.

 Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerlerine olsun diyorum.

Ekrem Yavuz; Sevgili okurlarımız; Sayın Müftümüz Hasan İzmirli, bu söyleşi ile bizlere Allah Resulünü tanıtmaya, anlatmaya, hissettirmeye çalıştılar, kendisine sizler adına çok teşekkür ediyorum.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
PEYGAMBERİN VARLIĞI ALLAH’I TANIMAK İÇİNDİR

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir