ENGELLİ VE MUTLU

ENGELLİ VE MUTLU

aslı gülhan bekHayatta en önemli şey sağlık deriz her zaman…ve bu hayatta tutunmak, başarılı olmak kolay değildir çoğu insan için.Hele ki hayatta, doğuştan ya da sonradan engelli bir birey olarak varsanız, işiniz daha da zordur.

Düşünceye dalıp geçmişimde en başlara gittiğimde, aklıma gelen ilk görüntüler hastane odaları, ameliyata giriş anlarım, artık ne kadar narkoz aldıysam ameliyat çıkışları cigerlerim yerinden sökülürcesine istifra etmelerim oluyor.Yaşıtlarım sokakta oynarken benim aylar boyu alçı ile evde beklemelerim ve de…Küçük bir çocuk olmama rağmen bazen hastanede tek kalışlarım…Belki çocukluğumda çok evde kaldığım için şimdi gezmeler, keşifler beni mutlu ediyor ve her fırsatı değerlendiriyorum…Belki şuan yalnız yaşayışımda sıkıntı duymamam, ta çocukluktan kendime mukayyet olmayı öğrendiğimdendir…ve hastanelerin önünden dahi geçmek istememem, vaktiyle hastanelerden çıkamayışımdandır…Sıkılmıyor musun evde sorusuna “hayır” deyişim çocukluğumdan beri evde mecburi zaman geçirişlerimi okumak, yazmak, dinlemek, izlemek, resim çizmek vs ile değerlendirmeyi öğrendiğimdendir.Hala ben hiç sıkılmam, hep yapacak bir şey bulurum…

İlkokulda bir 10 Kasım etkinliğine ağabeyimin öğrettiği şiirle katılacaktım.Bir gün öncesi yoğun bir öğrenci kalabalığı içinde kaldım.Herkes birbirinin üzerine basarak geçiyordu nerdeyse.Ayaklarıma o kadar basılmış ki mos mor olmuş her tarafım.Bu sebeple ertesi gün etkinlikte şiir okumaya gidemedim.Başka arkadaşım benim şiirimi okumuş.Gidemediğim için üzülmem bir yana, sonra duydum ki etkinlik sonu Kaymakam şiiri çok beğenmiş, arkadaşımı öpmüş, ödül vermiş.O ben olamadım, benim bulduğum şiirdi birde!Çok üzülmüştüm.

Orta okul yıllarımda halk oyunları vb fiziksel etkinliklere ile bayramlara katılamazdım.Birazda içimde kalırdı açıkçası. Orta birinci sınıfta 23 Nisan Törenine bizzat katılamadığımdan, izlemeye götürdü beni babam.Merasim esnasında arkadaşlarım önümden geçince hüngür hüngür ağlamaya başladım.Babam ne desin ne yapsın şaşırdı.Hiç unutamadığım sözleri sarf etti o an; “Allah herkesi istediği gibi yaratır, sana bu hali uygun görmüş, sabredeceğiz, şükredeceğiz, kabul edeceğiz.O nasıl uygun görmüşse öyle, bunlardan öte yapacak birşey yok!…Yapılacak şey isyan etmek değil durumu kabullenmekti, 12 yaşımda, o gün anladım.

İlk ve ortaokulda hep arabayla okula gidip geldim.Arabanın camına yapışarak ve iç geçirerek arkadaşlarımın güle oynaya gidiş gelişlerini izlerdim .Yıllar sonra Şenaycığım’da “Aslı biz de sana özenirdik, yağmur yağış kar görmüyor ne güzel diye” demişti ! Açı farkı ! Lise yıllarımda bu tada varabildim; arada arkadaşlarımla yürüyerek eve gittim.Yıllarca beklemişim, o zevki hiç bir şeye değişmezdim.

Lise öğretmenlerim…Hepsinin ellerinden öperim.Babamın beni almaya gelemediğini fark eden öğretmenim aracıyla mutlaka beni evime bırakırdı.Hepsine saygım, sevgim sonsuzdur; hem iyi eğitici öğretici olduklarından, hem halime ilgili, duyarlı olduklarından ötürü.

İlkokuldan üniversiteye, tüm eğitim hayatım boyunca harika arkadaşlarım oldu.Kitaplarımı taşıdılar…Beden eğitimi derslerinde yanlarındaysam; çift kale maç oynuyorlarsa beni kaleci yaptılar, ya da voleybol gibi benim oynayabildiğim oyunları oynadılar…Yürüyerek eve dönüyorsak benim tempoma uydular.Halimle dalga geçen değilde halimle hemhal olan arkadaşlarım oldu, çok çok şükür…Bu durum engelli bir çocuğun özgüven gelişimi için öyle önemli ki; kendisini öteki, ezik hissetmemek…

Benim için ders çalışmak, okul kazanmak sorun olmadı.Derdim hep başkaydı.Üniversiteyi kazanıp 17 yaşımda Ankara’ya geldiğimde Beşevler’deki Yurdumdan Dikmen’deki amcamlara haftasonu nasıl valiz taşıyarak gideceğimi düşündüm.Sonra sınıfımdaki en can arkadaşlarımdan Güzinimle tanıştık.Koskoca Ankara’da amcamlarla aynı semtte oturmaz mı!.Her hafta onunla yaptık gidişlerimizi, canım benim 4 yıl taşıdı valizimi. Harçlığımın çoğunu taksi parası verdim üniversitede.İlgili akrabalarım ve can arkadaşlarımla geçti gitti o yıllarda.

2005 ‘te araba kullanmaya başlamakla hayatımdaki devrimi yapmış oldum.Ben o gün özgür oldum!Baba beni alır mısın, bırakır mısın demeden, taksi dolmuş beklemeden, istediğim yere gidip gelmenin, zincirimi kırmış olmanın dayanılmaz güzelliğini araba kullanmaya başlamakla yaşadım.Arabalar sadece bir eşya, bir eşya kadar değer verilmeli mutlaka ama benim arabam benim bütünleyici bir parçam.Yolculuklarımı genelde aracımla yapıyorum.Uzun yol yürümekte zorlanıyorum ama uzun yolda araç kullanmak kolay geliyor.Açıklaması; Allahü Teala bir yönünü eksik kılarsa başka yönü mutlaka fazla veriyor…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ENGELLİ VE MUTLU

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir