Aşk Sevgi Sabır…

featured

Ferhat-Cetinoglu-yaziBölüm II:

 

1247 yılının  Aralık ayında,  Yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar. Bir derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır. Şems derhal yerinden kalkıp çıkarken Mevlana’ya:

“Görüyormusun beni dönüşü olmayan bir davetle dışarıya çağırıyorlar!” diyerek vedalaşıp çıkar.

Sonra bir “Allah “ feryadı yankılanır gecede…

Kapı açıldığında ise, ortalıkta kimseler yoktur.

Sadece birkaç damla kan lekesi görülür yerde…

Başka da bir iz bulunamaz.

Bu son ayrılıktır. Mevlana yine aylarca süren bekleyişe, coşkun bir aşk ve cezbe halinde aylarca gözyaşı döker gazeller söyler, her gelenden onu sorar, yalan haber getirenlere bile üstünde ne varsa verir, doğru haberi verene canını teslim edeceğini söyleyerek diyar diyar gezip aramaya başlar. Ama onu maddeten olmasa da manen kendinde bulduğunu şu dizelerle dile getirir:

 

 “Beden bakımından ondan uzağız ama; Cansız bedensiz ikimiz de bir nuruz; İster o’nu gör, ister beni. Ey arayan kişi, ben o’yum, o da ben” demiştir

Mevlâna Şems’te “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Allah(cc)’ın nurlarını” görmüştü.. Mevlâna Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebriz’inin yerini doldurmaya çalıştılar.

Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mevlâna’nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadreddin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna’yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna’nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah’ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir” demiştir.

Sonuç Olarak bu hikâyeden almamız gerekenler:

Akıllı, bilinç sahibi hakiki kişi, daima başkasını düşünür. Değerbilirlik şarttır. İnsanın insana saygısı ibadetlerin en kutsalıdır. İnsana saygı Allah’a saygı; insana hizmet Allah’a hizmettir. Bu saygıyı ve sevgiyi Mevlâna Odağında bulunan Türkiye, Dünya İnsanlığını birleşip bütünleştirerek gerçekleştirecektir.

Sahiplenme duygusundan uzak, sevmenin, sevilmenin tadına varmalıyız. Yapılmamış davranışlar, söylenmemiş sözler ile kendi kendine aşk çıkmazında kaybedeceğimize, hiç beklenmeyen bir söz ile mutlu olup, beklentisiz sevinmeliyiz. Niye aranmadım diye, kendi kendimizi yiyeceğimize, hiç beklenmedik bir anda  “seni özledim” mesajı iletmeliyiz.

Bize öğretilenleri, kendimizi tanımladığımız kimlikleri, bizi sınırlayan, bize ağırlık yapan, doğru nefes almamızı engelleyen korkularımızı, ardımızda bırakmalıyız. Kendimizi yaşam nehrinin akışkan, dönüştürücü, kabul edici enginliğine bırakmalıyız. Suyun içine girdiğimizde, rahatlamak yerine çırpınırsak, bu sadece su yutmamıza neden olur. Suyun tüm veçheleriyle; akarsuyla, nehirle, gölle, denizle ve okyanusla bir olmalıyız; bütün olmalı ve onunla birlikte akmalıyız.

                                                                                                                          FERHAT ÇETİNOĞLU 17-ARALIK-2014

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Aşk Sevgi Sabır…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir