1. Haberler
  2. Genel
  3. Türkiye 2050’de Kadar Su Fakiri mi Olacak?

Türkiye 2050’de Kadar Su Fakiri mi Olacak?

İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin büyük bölümünün olağanüstü kuraklık tehdidi altında olduğunu belirterek, 2050’ye kadar su fakiri ülke konumuna düşülebileceği uyarısında bulundu.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Konya Ovası’nda toprak neminin kritik seviyelere düştüğünü ve bu durumun buğday ve mısır verimlerini olumsuz etkilediğini açıkladı. Kadıoğlu, “Önlem alınmazsa 2050’ye kadar Türkiye su fakiri bir ülke olacak ve İç Anadolu çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya.” dedi.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) Standartlaştırılmış Yağış İndeksi (SPI) verilerine göre, Türkiye genelinde şiddetli veya olağanüstü kuraklık etkileri sürmekte. SPI haritalarına dayanarak yapılan değerlendirmeye göre, Ağustos 2025 itibarıyla Türkiye’nin yarısından fazlası çok şiddetli ve olağanüstü kurak kategorilerinde. Son 6 aylık Mart-Ağustos 2025 verileri incelendiğinde, yalnızca Doğu Karadeniz’in normal veya nemli seviyelerde kaldığı görülmekte.

İç Anadolu başta olmak üzere Batı ve Güney bölgelerinde yağış yetersizliği ve toprak nemindeki kayıplar tarım üretimini olumsuz yönde etkiliyor. Kadıoğlu, Türkiye’nin iklim değişikliğinin etkisiyle derinleşen bir kuraklık krizi ile karşı karşıya olduğunu belirtti. Kuraklığın bir hastalık gibi türlere ve şiddet derecelerine ayrıldığını ifade eden Kadıoğlu, “En yaygın kullanılan sınıflandırma MGM’nin SPI bazlı meteorolojik kuraklık kategorileridir. Bu sınıflandırmada olağanüstü çok şiddetli kurak en kötü durumdur. Bunun yanında tarımsal kuraklık, hidrolojik kuraklık ve sosyo-ekonomik kuraklık gibi farklı türleri de var. Türkiye’de şu an tüm kategorilerde endişe verici bir tabloyla karşı karşıyayız, 12 aylık periyotta ülkenin yüzde 70’i ‘şiddetli kurak’ veya daha yüksek kategoride.” dedi.

Kadıoğlu, su kıtlığının nedenlerinin doğru bir şekilde anlaşılması gerektiğini ve sorunu yalnızca kuraklık ve iklim değişikliğine bağlamanın çözümü imkansız hale getireceğini vurguladı. İstanbul’un “orta-şiddetli kurak”, Ankara ve Konya’nın “olağanüstü şiddetli kurak”, İzmir ve Antalya’nın ise “çok şiddetli kurak” kategorisinde olduğunu belirten Kadıoğlu, hidrolojik kuraklık açısından barajların alarm seviyesine ulaştığını aktardı.

Kadıoğlu, İstanbul’da baraj doluluk oranlarının azaldığını, Ankara ve İzmir’deki baraj seviyelerinin kritik hale geldiğini belirterek, “Özellikle Konya Ovası gibi tarımın kalbi sayılan bölgelerde toprak nemi yetersiz kaldı. Bu durum, buğday ve mısır gibi temel ürünlerde verim kaybına yol açarak üretimi düşürdü. Kuraklık, su kesintileri ve artan su fiyatları gibi doğrudan etkilerin yanı sıra, Adana ve Diyarbakır gibi şehirlerde çiftçilerin göç etmesine sebep olarak sosyal bir soruna da dönüşüyor.” sözlerini kullandı.

Kadıoğlu, bölgeler arasındaki farklılıkları da vurgulayarak, “Batı’da Marmara ve Ege, olağanüstü çok şiddetli kurak kategorisinde, İzmir ve Balıkesir aşırı kuraklık tehdidi altında. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya şiddetli kurak kategorisinde, İç Anadolu en çok etkilenen bölge, Konya ve Ankara olağanüstü şiddetli kurak seviyesinde, yağışlarda yüzde 74’e varan düşüş yaşandı. Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır orta kurak, Erzurum hafif kurak sınıfında. Doğu Karadeniz ise nispeten iyi durumda ve Trabzon gibi şehirler normal veya nemli seviyede.” şeklinde ekledi.

Kadıoğlu, kuraklığın tarımsal üretim, ekolojik denge ve sosyo-ekonomik yaşam üzerinde olumsuz etkiler yaratacağını belirterek, “Tarımsal verimler düşüyor, gıda fiyatları artıyor, çiftçiler göç ediyor, su ve enerji kesintileri gündelik hayatı olumsuz etkiliyor. Eğer acil önlem alınmazsa, Türkiye 2050’ye kadar su fakiri bir ülke olma riskiyle karşı karşıya kalacak, yeraltı suları tükeniyor ve sulak alanlar kayboluyor. İç Anadolu gibi bölgeler çölleşme tehlikesiyle yüz yüze.” ifadelerini kullandı.

Kadıoğlu, bütünleşik su yönetimi, modern tarımsal uygulamalar, su tasarrufu, tarım sigortaları ve erken uyarı sistemlerinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerin, Cape Town’ın “Day Zero” veya Avustralya’nın “Drought Response Plan” örneklerinden faydalanarak kendi kuraklık müdahale planlarını geliştirmesi gerektiğini ifade etti. Yerel kuraklık izleme birimlerinin oluşturulması, yıllık su bütçelerinin hazırlanması, yağmur suyu hasadı uygulamalarının teşvik edilmesi ve içme ile kullanım suyunun ayrı tutulmasıyla bilim dışı söylemlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.

Kadıoğlu, su yönetiminde asıl önemli olanın risk yönetimi olduğunu vurgulayarak, su tükendiğinde kriz yönetiminin yeterli kalmayacağına dikkat çekti. Kuraklık ve su kıtlığını ayırmak gerektiğini belirten Kadıoğlu, “Bazı kentlerin problemi kuraklıktan çok su stresidir. Yani yüksek nüfus ve aşırı talebe karşın kısıtlı su arzı var. Bu yerlerde yağışlar birkaç kat artsa bile su kıtlığı devam eder. Türkiye’de asıl sorun, kentlerin kapasite nüfusunu aşmasıdır.” sözlerini dile getirdi.

(Haber Merkezi)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Türkiye 2050’de Kadar Su Fakiri mi Olacak?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gerede Medyatakip