KAZIM ÜNLÜOL’UN KALEMİNDEN; “KISA BİR GEREDE HİKÂYESİ 7″

featured

Doyumsuz Tablo

O yıllarda Gerede’ye Ankara İstanbul yolundan bakıldığında gözler, yeşillikler içinde, her biri maharetli ellerin becerisi ile bezenmiş, bazen Arnavut kaldırımı döşeli daracık sokaklarda yan yana, bazen Esentepe eteklerine serpiştirilmiş meyve ve gül bahçeleri içinde, sıcacık, cana yakın görünüşleriyle ahşap Gerede evlerini görür, hayran olurmuş. Belki de başka yerlerde böyle yeşille iç içe, ormanın kucağında bir yer bulmak imkânsızmış.

Görevleri gereği dışarıdan gelenler önceleri Gerede’nin uzun kışından korkar, sosyal imkânlardan şikâyetçi olur ve hemen gitmeyi düşünürlermiş, ama bir zaman sonra, tabakhanenin özel kokusu dâhil çok şeye alışır, Geredelilerin samimiyetini, şehrin tabiliğini yaşar, Gerede’den ayrıldıklarında tekrar kavuşabilme arzusu duyarlarmış.

Bir zaman millet düşmanlarının memleket insanlarını birbirine düşman ilan etmesine karşın, ayrı fikir ve siyasi düşüncelerde olmalarına rağmen her türlü etkinlikte, düğünde, bayramda, neşede kederde birlikte ve zaten çoğu akraba olan Geredeliler, bir kez bile bu sebeple birbirlerine yan bakmaz, düşman görmezmiş. O yıllarda ve sonraki yıllarda Geredeliler arasında bu hep böyle devam edip, sürüp gidermiş.

O zamanlar bu benzersiz Gerede tablosunda ufuk biraz daha geleceği göstermiş olsaydı,  bu mükemmel göz okşayıcı güzellik bozulmadan gelişme için belki bir şeyler yapılabilirmiş. Ne yazık biz Geredeliler onunla iç içeyken bunu fark edememişiz.

Yine de Gerede hikâyesi hiç bitmezmiş. Çünkü o yılları yaşayıp gören her Geredelinin hafızasının bir köşesinde ve her hatırlandığında gözlerinin önünde bir film şeridi gibi canlanan anıları buruk ta olsa yaşamaya devam edermiş. Anılar dile getirilse, ciltler dolusu kitaplar olur ve bunlardan ders alan yeniler, çok daha geniş ufukları görebilirlermiş.

Velhasıl Gerede’de, o zamanlarda yedi sekiz bin Geredeli, kendi halinde huzur ve mutlulukla yaşar, sevinçleri, kederleri paylaşır, yoksulu gözetir, uzak yakın, tanıdık tanımadık demez, selem verir selam alırmış. Onları birlikte tutan değerlerden biri de her kapıyı açan selamlarıymış.

İşte böyle, her şehrin bazen dile gelen, bazen de suskunluğa mahkûm kısa bir hikâyesi vardır.

Dilerim, kısa bir Gerede hikâyemiz, dilden dile, gönülden gönüle aktarılırken, selam verenleriniz, verdikleriniz, alanlarınız çok olsun.

Geredelilerin tüm güzel hasletlerinin sizlerle sonsuza kadar yaşayıp, geniş ufuklara yol olması temennisiyle…

Bu yazı dizisinin sonu.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
KAZIM ÜNLÜOL’UN KALEMİNDEN; “KISA BİR GEREDE HİKÂYESİ 7″

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 12 Nisan 2021, 11:03

    Gerede 70’li yılların ortalarına kadar Kazım Bey dostumuzun yazısında belirttiği gibi gerçekten mimarisi, şehir estetiği ve diğer özellikleriyle Osmanlı bakiyesi bir kasaba görüntüsündeydi. Maalesef kaybettik o Gerede’yi ve bu güne ulaştık.
    Bu gün Bolu’nun en uzak ilçesi Göynük orijinalliğini koruyarak bu güne ulaşan bir Osmanlı bakiyesi kasabamız. Gezip görmeye, ilçede kabirleri olan Akşemseddin ve Ömer Sikkin hazeratının ziyaretlerine de değer. Allaha emanet olunuz.

    Cevapla