MUSTAFA GÖKKAYA’NIN KALEMİNDEN “DÖVİZ ALARAK MI BUĞZEDİYORSUN AĞA”

featured

DÖVİZ ALARAK MI BUĞZEDİYORSUN AĞA

Dolar, Euro, altın uçtu gitti. Türk parası bunlar karşısında eriyor, neler oluyor? Yav bari buğzetmeniz samimi olsun. İşte bu uyduruktan buğzedenler aldı dövizini altınını global dünyaya karşı kendi sermaye ve yaşam standartlarını koruyor? Ya Türk lirasını, ya bu ülkeyi, ya fakiri fukarayı kim koruyacak gözetecek…

Kafamızda yine deli sorular!

Dışarıdan bir baskı twit miwit atan mı var?

Dünya Covid 19 virüsünün aşısını buldu da bi Türkiye de mi yok?

Türkiye bu sebeplerden global ticaretten izole edildi de haberimiz mi yok?

Elin gavurunun parası neden değer kazanır da Müslümanın akçesi durduk yere değer kaybeder?

Kafir kafirliğini yapıyorda, Müslüman mı Müslümanlığının gereğini yapmıyor?

Kısacası Ey Fransa, ey Amerika, ey bilmem kimler çekin elinizi ülkemizin üstünden mi dememiz lazım yoksa ey milletim kendi kendimize kazık sokuyoruz mu demek lazım ikilimindeyim halen. Kafamızda bu sorularla gittik Cumamızı kılmaya. Bu hafta Cuma hutbesinin konusu oldukça güzel işlenmişti. Hatta daha güzel de genişletilebilirdi. Neydi konu? “MÜMİNCE BİR DUYARLILIK: İYİLİĞİ EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK” Hutbede Cenâb-ı Hak, imanlı, vicdanlı ve duyarlı bireylerden oluşan İslâm ümmetini Kur’an’da şöyle anlatır: “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.   İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.” Ayetini, Peygamber Efendimiz   (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurur: “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.” Hadisi yazılarak perçinlenmişti. Tabi ben işin tefsir kısmını anlamak yerine sokak jragonunu ve gündemdeki kur artışlarını örenklendirmeyi tercih ederek aktarmaya çalışayım diye düşündüm. Çünkü anlamıyoruz. Bir köşe yazısı fırsatım varsa elimle yazarak düzeltmeye çalışmam imanımızın gereğidir düsturuyla konuyu irdelemek istedim. Örneğin önce ‘’eli’’ sonra ‘’dili’’ kısmını atlayıp kaçak dövüşenler gibi buğzetmeyle, yapılan haksızlıklardan, hukuksuzluk, adaletsizliklerden kendinizi soyutlayabilir misiniz dersiniz. Yani bu dünyada kıvırtarak kefeni yırtabilir, hâsılı yaşam standartlarınızı artırmak uğruna tüm doğruların erozyona uğramasına göz yumabilirmisiniz? Diyelim ki göz yumdunuz Peki sormayacaklar mı sana ki elini dilini neden kullanmadan sondaki bugzetmeyi tercih ettin diye? Ne cevap vereceksin? Efendim adaletsizliği karşıma almak istemedim, işim bozulur, sermayem erir diye korktum mu diyeceksin! Maalesef toplum olarak en iyi yaptığımız şey onun bunun gıybetini yapmak. Hiç kimse etim kokmuş demiyor kendine. Bir de kendine bak mübarek insan! Aldın Dolarını Euronu altınını neye buğzediyorsun hayırdır? Kazandığın paraları yükleyip sırtına vardın mübarek Cumada hakkın huzuruna da ne kazandın? Kim düzeltecek? Hocalar mı? Yoksa sahillerimizi doldurmasını beklediğimiz çil çil döviz bırakacak çıplak gavurlar mı? Herkes kendinin hocası, kendinin doktoru olsun. Peki kim? Siyasiler düzeltecek demeyin sakın. Siyaset kurumuna kim yetki veriyorsa o düzeltecek.  Yani ben sen o biz siz onlar… O nasıl olacak derseniz nefsimizi öldürmeliyiz.  Haydi hep birlikte ölmüş olduğumuzu varsayalım ve kendimizi görmek ve fark etmek adına kendi dışımıza çıkalım. Kendimize dışarıdan bakmayı deneyelim. Sanki ölmüş de kendimizi izliyor gibi… Tepkilerimize, diğerleriyle ilişkilerimize, yaşamı ertelemelerimize, tepkilerimize, sevdalarımıza, insan sevgimize, fedakârlıklarımıza, bakış açımıza, hayatı ciddiye alışımıza, kendimize yok sayışımıza, vatan sevdamıza bakalım. Tıpkı bir filmi izler gibi bakalım. Neler göreceğiz? Yaptıklarımız değiyor mu? Sevgimiz ne kadar anlamlı? Nelere direniyoruz? Neleri kabul etmiyoruz? Aslında onay versek ne olur? Yakınlaşsak ne olur? Açık, dürüst, net olsak ne olur? Kaybedeceklerimiz gerçekten kaybettiklerimiz mi? Kazanç var mı? Eminim hayata dair yüklemiş olduğunuz anlamlar, yapacağımız bu küçücük çalışmayla bile değişime, dönüşüme uğrayacaktır. Tüm yanıtlar nefsimize aittir, onda gizlidir. Onu görün, tanıyın ve sizlere neler yaptırdığını, sizleri nasıl yalnızlaştırdığını, nasıl olumsuz duygular ve düşünceler ürettirdiğine şahit olun. Kendi içinizde kaldığınız müddetçe nefsinizi terbiye etmeyi başaramazsınız.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
MUSTAFA GÖKKAYA’NIN KALEMİNDEN “DÖVİZ ALARAK MI BUĞZEDİYORSUN AĞA”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir