1. Haberler
  2. Genel
  3. Çaycuma’da Emekli Öğretmenin Amfora ile Sanat Yolculuğu

Çaycuma’da Emekli Öğretmenin Amfora ile Sanat Yolculuğu

caycumada emekli ogretmenin amfora ile sanat yolculugu NeKYCPYP.jpg

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde yaşayan 70 yaşındaki emekli ilkokul öğretmeni Mehmet Türkçelik, sahilden topladığı amfora parçalarını sanat eserine dönüştürüyor.

Çocukluğundan bu yana deniz kıyısından topladığı ağaç ve taş parçalarına ilgi duyan Mehmet Türkçelik, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından 2020’de yaşayan insan hazinesi olarak tanıtıldı. Emekliliğine kısa bir süre kala yörede “çatuk” olarak adlandırılan dallardan hediyelik eşyalar yapmaya başladı.

Zamanla kendisini bu alanda geliştiren Türkçelik, Filyos beldesindeki Tios Antik Kenti’nin çevresinde, Milattan Sonra 2. ile 13. yüzyıllar arasına tarihlenen batık gemilerden kıyıya vurduğu değerlendirilen amfora parçalarını da işleyerek kolyeye dönüştürmeye karar verdi. Yaklaşık 3 bin yıl önce yazıldığı tahmin edilen bir Likya şiirinde geçen, “Beni bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulacaksın. Kestiğim taşları, açtığım yolları, işlediğim heykelleri bulacaksın ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, parmak izlerimiz değecek birbirine” dizelerinden etkilenen Türkçelik, geçmişten izler taşıyan amfora taşlarını işleyip hikayesi olan kolyelere dönüştürdü. Her bir parçayla geçmişin izini bugüne taşıyan Türkçelik, ürünlerini beldeye turistik amaçla ziyarete gelen kişilere hediye ediyor.

“Kendi kendimi geliştirdim”

Türkçelik, beldede antik bir kent bulunduğunu ve batık gemideki amfora parçalarının kıyıya vurduğunu söyledi. Yaptığı kolyelerin kendisi için değerli olduğunu ifade eden Türkçelik, “Düşünebiliyor musunuz, iki bin yıl önce birisinin elinin değdiği bir şey, iki bin yıl sonra sizin boynunuzda. Sizin teninize değiyor. Çok etkileyici bir şey diye düşünüyorum. Onun için bunları yaparken o duygulara sahip olarak ona uygun bir şeyler yapmaya, oymaya çalışıyorum.” dedi. Türkçelik, yaklaşık 3 bin yıl önce yazıldığı düşünülen Likya şiirindeki dizeleri hatırlatarak, “Burada da gün gelecek ellerim ellerine değecek” diyor. Hakikaten de eller ellere değiyor. Yani oyduğu şeyler, yaptığı parçalar iki bin yıl sonra bizim üzerimizde, boynumuzda.” diye konuştu.

Oyma sanatına merakının ilkokulda tebeşirlerle başladığını belirten Türkçelik, o dönemde Kızılderili totemlerini yaptığını dile getirdi. Kimseden eğitim almadığını vurgulayan Türkçelik, “Zaten eğitim istemiyor ki. Eğer içinde bir sanatçı veya sanat ruhu ya da güzel bir şeyi görme ruhu varsa bir şeyler görüyorsun, ‘Bir şeyler üretirim’ diyorsun. Onun için kendi kendimi geliştirdim. Birisi bana, ‘Bu işi yap’ demedi. Yapan da zaten yok çevremizde ama olumlu görüşleri aldıkça coşkum arttı. ‘Sanat işleri nasıl gelişiyor’ diye günümüzün sanatlarını takip ediyorum.” şeklinde konuştu.

Türkçelik, eserlerini önceden plan yapmadan oluşturduğunu, her birinin sürecin içinde kendiliğinden şekillendiğini aktardı. Amforaların yanı sıra sahilden topladığı dal parçalarını da işlediğini anlattı.

“Parayla sattığım zaman sanki bunlara ihanet etmişim gibi oluyorum”

Malzemelerin şekillerinin yaptığı ürünleri ortaya çıkarmada katkı sağladığını belirten Türkçelik, “Ağaç seni yönlendiriyor. Ağaçla dost oluyorsun bir şekilde. ‘Beni fazla zorlama, fazla zorlarsan kırılırım’ diyor. Onun için ben onu fazla zorlamadan, dostça anlaşarak, birbirimizi anlayarak yapıyorum.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Serpil Oppermann’ın kendisinden “deniz heykeltıraşı” diye söz etmesinin ardından kimliğini bulduğunu anımsatan Türkçelik, kendisini artık deniz heykeltıraşı olarak gördüğünü söyledi. Yapılan ürünlerden para kazanma kaygısı taşımadığını da belirterek, “Yapıyorum, sonra birisine hediye ediyorum. Bunları deniz atmış. Öyle yapmışım, böyle yapmışım, bu hale gelmiş. Bir de bunları veremiyorsun, kıskanıyorsun. Onun için parayla da satamıyorum. Parayla sattığım zaman sanki bunlara ihanet etmişim gibi oluyorum. Evladımı başkasına evlatlık olarak veriyormuşum gibi. Onun için parayla derdin olmayınca istediğin gibi de üretiyorsun. Üretiyorsam ‘Çevreme de yararı olsun’ diye düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Atölyesine bazı zamanlar çocukların geldiğinden bahseden Türkçelik, “Bana, ‘Bir şeyler yapabilir miyiz?’ derler. ‘Tabii gelin’ derim. Oturuyorum buraya, yayıyorum ağaçları önlerine. Çocukların hayal dünyaları bambaşka. Benden daha da geniş. Bazen ben onlardan kopya çekiyorum.” ifadelerini kullandı.

(Haber Merkezi)

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Çaycuma’da Emekli Öğretmenin Amfora ile Sanat Yolculuğu
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gerede Medyatakip