İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cem Dalyan, Marmara’daki müsilajın Saros Körfezi’ne ulaştığını ve deniz çayırları başta olmak üzere ekosistemi tehdit ettiğini açıkladı.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan, Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj sorununun Saros Körfezi’ni de etkisi altına aldığını belirtti. Müsilajın, deniz çayırlarının varlığını tehdit ettiğini vurgulayan Dalyan, son gözlemlere göre Marmara Denizi’nde yüzeyden 20 ila 30 metre arasında geniş bir müsilaj oluşumunun bulunduğunu ifade etti.
Dalyan, Ege Denizi’nin kuzey kesiminde yer alan Saros Körfezi’nde müsilaj olup olmadığını araştırmak amacıyla dalış gerçekleştirdi. Saros Körfezi’nde mart ayından bu yana ciddi bir müsilaj sorunu olduğunu kaydeden Dalyan, “Marmara’daki müsilaj sorunu, Saros Körfezi gibi denizlerimizin incisi sayılan bir yerin ciddi müsilaj sorunuyla karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Şu anda da neredeyse körfezin tamamı müsilajla kaplı durumda.” dedi.
Müsilajın akıntı yönünde bölgeye doğru geldiğini belirten Dalyan, Karadeniz’den gelen suyun İstanbul Boğazı’nın yüzeyinden Marmara’ya girdiğini ve Çanakkale Boğazı’ndan çıktığını anlattı. Bu suyun bir kısmının Edremit Körfezi’ne, diğer kısmının ise Gökçeada’nın güneyini dolanarak Saros’a girdiğini aktardı. Dalyan, körfezde 4-5 metre derinliklerde müsilaj renginin koyulaşarak dibe çöktüğünü ve 25-30 metre derinliklerde su kolonundaki müsilajın devam ettiğini bildirdi. Ayrıca, bölgede bulunan deniz çayırlarının neredeyse tamamının müsilajla kaplandığını ifade etti.
2021 yılındaki müsilaj olayını hatırlatan Dalyan, mayıs ayında müsilajın nispeten azaldığını, ancak haziranda yeniden yoğunlaştığını belirtti. “Aynı senaryoda devam edecek olursa, müsilajın haziran itibarıyla tekrar bölgeyi vuracağını, eylül ayına kadar devam edip büyük zarar vereceğini söyleyebiliriz. Umarım aynı senaryo tekrarlanmaz. Öngörümüz, eylüle kadar bu sorunun devam edeceği yönünde.” diye konuştu.
Bölgedeki Durum Ciddi
Dalyan, bölgenin günümüzdeki durumu ile 2021 yılındaki müsilaj dönemini kıyaslayarak, “Müsilaj, 2021’de Saros’un güneydoğu tarafından giren akıntıyla birlikte Kömür Limanı, Güneyli’ye kadar çıkmıştı. Kuzey ve kuzeybatı kısmını vurmamıştı ve çok daha rahat atlatmıştı o kıyılar. Şimdi İbrice, Erikli, Yayla, Mecidiye tarafını da vurdu ve maalesef orada da durum ciddi.” ifadelerini kullandı. Körfezin güneyinde 2021 yılında yaptıkları çalışmalarda, 5 ile 27 metre arasında birçok canlı türünün yok olduğunu belirten Dalyan, akıntıya kapalı yerlerde canlılığın devam ettiğini, ancak müsilajın bunun haricindeki her şeyi öldürdüğünü aktardı.
Dalyan, bölgedeki deniz çayırları, gorgon mercanları ve koralijen habitatlarının ciddi tehlike altında olduğunu vurgulayarak, her çabanın önem taşıdığını ifade etti. Saros Körfezi’nin deniz çayırları için çok önemli bir bölge olduğunu belirten Dalyan, “Deniz çayırları, 2012-2013’te yaptığımız çalışmada 35 metre derinliğe kadar dağılım göstermekteydi. Geçen sene DenizTemiz Derneği-TURMEPA, Garanti BBVA Bankası ve İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle yapılan projenin dalışlarında, insan baskısı nedeniyle 17-20 metrelere kadar çekildiğini gördük.” dedi.
Deniz Çayırları Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya
Dalyan, deniz çayırlarının fotosentez yaptığına dikkat çekerek, “Yoğun salgı, deniz çayırı yapraklarının yüzeyini kaplayarak ışığı ve yaprağın fotosentez yapmasını engelliyor. Yaprakta yanık lekeleri gibi kahverengi lekeler oluşmaya başlıyor, zamanla o bütün yaprağı kaplıyor, o yaprağın yok olmasına sebep oluyor. Bitkinin bütün yaprakları yok olduğunda da artık bitki yok oluyor. Su kolonunda fazladan bulunarak, güneş ışınlarının aşağıya nüfuz etmesini engelleyip fotosentezi negatif etkiliyor.” şeklinde konuştu. Bunun mercanlar için de geçerli olduğunu belirten Dalyan, mercanların üzerini kaplayıp onların beslenmesine engel olduğunu ifade etti.
Dalyan, deniz çayırlarının oksijen üretimi, karbon tutumu, suyun berraklığını sağlama ve deniz canlılarına yaşam alanı sunma gibi hayati işlevlere sahip olduğunu vurguladı. Bu çayırların yok olduğu bölgelerde su kalitesinin hızla düştüğünü ve biyoçeşitliliğin ciddi şekilde azaldığını söyleyen Dalyan, müsilajın bu ekosisteme son darbeyi vurmasından endişe ettiklerini belirtti.
(AA)