KAZIM ÜNLÜOL’UN KALEMİNDEN “90’LI YILLARA KADAR”

featured

90’LI YILLARA KADAR

Değerli okurlarım, Allah nasip ederse bu haftadan itibaren bir yazı dizisi ile halen mevcut olmayan, 90’lı yıllara kadar yaşadığımız bir Gerede Evini örnekle anlatmak istiyorum. Bu yazım bir iki kısaltma ile fotoğraflı olarak Gerkav Bülteni’nin 2020 yılı 25. sayısında yayımlanmıştı. Çocukluklarını ve gençliklerini o evlerde yaşayanlar geçmişi bir daha anarken, şimdiki gençlerimiz de belki bizim bu güzellikleri yaşamış olmamıza gıpta edecek ve belki şimdi koruyamayıp, onlara bırakamadığımız için haklı olarak bize sitem edecekler.

Gönül isterdi ki evlerimiz korunabilseydi, hala güzel bir tablo gibi gözümüzü okşasaydı, ama kalmadılar, onlar da zamana yenilip yok oldular. Gerede’nin sert kış şartlarında ısınması ve bakımları zordu, ama el sanatkârların sanatlarının estetiğini yansıtması, ahşabın sıcaklığı, ruhlarımızı ısıtıp bizleri kendine bağlıyordu.

Ufkun ötesini görebilmek, bakış açımızı geniş tutmak temennisiyle, Mudurnu, Beypazarı, Safranbolu, Taraklı gibi yakın çevremizdekilerde olduğu gibi Gerede’de de bu kültürün yeniden canlandırılıp, yaşatılması dileği ile…

BİR ZAMANLAR EVLERİMİZ -1-

90’lı yıllara kadar Gerede’ye E5’ten (D100) baktığınızda, karşınızda, sırtını Esentepe, Kavacığın Düz, ve Keçi Kalesi’yle Arkut Dağı’na dayamış mükemmel bir şehir panoraması görürdünüz. Taş, kerpiç veya tahta darabalarla çevrili bahçeler içinde, keser ustalarının bazıları çivisiz geçme bağlantılı sanat şaheserlerine dönüştürdükleri çoğu iki veya üç katlı, içten merdivenli, pencereleri kafes cumbalı ahşap evler, konaklar bütün güzellikleri ile karşınızda dururdu. Zemin katları taş, ikinci ve üçüncü katları ağaç dizeme, beyaz sıvalı evlerin, kahverengi pencerelerinde el işlemeli beyaz perdelerle mükemmel görüntüleri tamamlanırdı.

Hemen her evin bahçesinde, erik, armut, elma, ayva, zerdali ağaçları ile üzüm, yediveren ve pembe Isparta gülleri olurdu. Gençlik yıllarımda, yaşlılardan eski Gerede’nin gülsuyu için gül yetiştiren bir şehir olduğunu duyardım. Bahçelerdeki Isparta gülleri bunun işareti idi. Bu pembe güllerden yapılan gül reçeli bilhassa Ramazan’da iftar sofrasının vazgeçilmeziydi.

Erkekler için büyük ve kadınlar için küçük olarak, figürlü iki tunç kapı tokmağının bulunduğu, üstü kapalı bahçe kapısından girildiğinde, geniş yassı taş döşeli bir köçü (avlu) karşınıza çıkardı. Bu avlunun çevresinde fırın, odunluk ve içinde ocağı olan mutfak gibi tek katlı bölümler ve bir çeşme, bazı evlerin avlu veya bahçelerinde tavuk, kaz, hindi, ördek gibi kanatlı hayvanlar için bir bölüm ve bazen bir köpek kulubesi yer alırdı. Avludan sonra devam eden bahçede de fıskiyeli küçük bir havuz ve çiçekler bahçeye ayrı bir güzellik katardı.

Kapı tokmağını tıklattığınızda evden uzanan bir iple açılan kapıdan avluya girip, genişçe yassı taş döşeli yoldan, yine figürlü tokmaklı ev kapısına ulaşırdınız. Ev kapısının üstünde ahşap ızgaralı bir aydınlatma penceresi bulunur ve kapı çevresi de işlemeli taşlardan oluşurdu. Bu kapı açıldığında zemini taş veya ahşap bir geçiş alanı olan küçük bir holde ayakkabılarınızı çıkarırdınız.

Devam edecek

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
KAZIM ÜNLÜOL’UN KALEMİNDEN “90’LI YILLARA KADAR”

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir