Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) ve Ankara Filistin Dayanışma Platformu tarafından “Gazze’de Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması” konulu bir panel düzenlendi.
AYBÜ’de gerçekleştirilen panelin oturumunda konuşan Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Ammar Al-Dwaik, hak arama kurumlarının genellikle bulundukları ülkelerin iç işleriyle meşgul olduğunu ancak TİHEK’in Filistin konusunda çalışmalar yürüttüğünü dile getirdi.
Al-Dwaik, Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun Gazze’deki iki ofisinin yok edildiğini anımsatarak, bazı Komisyon üyelerinin İsrail saldırılarında sevdiklerini kaybetmelerine rağmen görevlerini sürdürdüğünü vurguladı. Komisyon, binden fazla mağduru dinleyerek yaşanan insan hakkı ihlallerini raporladı ve bu raporlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) nezdinde açılan dava kapsamında paylaşıldı.
Al-Dwaik, soykırımın bir süreç olarak ele alınması gerektiğini söyledi: “Gazze’deki soykırım aslında Ekim 2023’te başlamadı. Ekim ayı sadece en acımasız aşamasını ortaya koydu. Ayrıca 7 Ekim ateşkesiyle de sona ermiş değil soykırım. Ateşkes kelimesi bizi aldatmamalı. Elbette ki kitlesel ölümlerin olmadığı, bombardımanın olmadığı her anı memnuniyetle karşılıyoruz, ancak bugün soykırım halen devam ediyor.”
Gazze’nin açlıkla sınandığını, tedaviye erişim imkanlarından mahrum bırakıldığını belirten Al-Dwaik, “Soykırım bugün devam ediyor ve yeni aşamasına gelmiş durumda. Bu da soykırımın inkarı aşaması. Soykırımın inkarı ile soykırım failleri hesap vermekten kurtarılmaya çalışılmakta.” diye ekledi.
Al-Dwaik, “Bizim yapmamız gereken orayı bırakmamak.” ifadesini kullanarak, uluslararası hukuk düzeninin ortadan kaldırılmasına yönelik çabaların büyük bir sorun olduğunu vurguladı. Türkiye’nin zor zamanlarda yanında olduğunu vurgulayan Al-Dwaik, kendileriyle dayanışma içinde olan ülkelere teşekkür etti.
Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan, Ekim 2023’ten sonra Gazze’de çalışan uluslararası bir haber ajansının ağır şartlarla mücadele ettiğini belirtti. Özhan, “Geçmişte tahayyül edemeyeceğimiz insanlar, Filistin halkının varlığına dönük yürütülen soykırım politikalarına karşı doğrudan eleştirilerini ortaya koydular.” şeklinde konuştu.
Gazeteciliğin ağır yükünün taşındığını ifade eden Özhan, ilk yıl içinde 2 serbest habercinin İsrail saldırılarında hayatını kaybettiğini belirtti. Özhan, “AA’nın ‘Kanıt’ isimli kitabında İsrail’in işlediği soykırım suçlarının belgelendiğini.” söyledi.
Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Can, Gazze’deki insanların yalnızca silahla değil, açlıkla da teslim alındığını ifade etti. Can, “Gazze halkının yaşamının en temel koşullarından yoksul bırakıldığını.” vurguladı. Özellikle çocukların ciddi yetersiz beslenme riski altında olduğunu belirten Can, bu insani kriz durumunun yalnızca bugüne özel olmayacağını, yetersiz beslenmenin eğitim ve ekonomik kalkınmayı engelleyeceğini belirtti.
ANFİDAP İstişare Heyeti Üyesi Hasan Bozdaş ise gıdanın bir savaş aracına dönüştürülmesinin yaşam hakkına sistematik bir saldırı olduğunu dile getirdi. Bozdaş, Gazze’deki durumun uluslararası hukuk çerçevesinde yasaklandığını hatırlatarak, İsrail’in uyguladığı açlık politikasını detaylandırdı.
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Hasan Basri Bülbül, Filistinli Mültecilerin Geri Dönüş Hakkı’nın İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu ifade etti. Bülbül, BM’nin Gazze halkının eğitim, sağlık ve sosyal destek almasına yönelik çalışmalarını sürdürdüğünü aktardı.
(Haber Merkezi)