Mayhıya Mayhıya Mayhıya… -1-
Panayır, geçmişin Geredelilerinde ve günümüz Geredelilerin birçoğunun dilinde mayha olarak söylenir. Eylül’de 15 gün arayla üçer gün olarak yapılan geleneksel hayvan ve emtia (1) panayırında çocukluk yıllarımdan kalan bir iki anıma bültenimizin bu sayısında yer vermek istedim. Muhtemelen benden öncekiler, bizim neslimiz ve bizden sonra birkaç nesil benzerlerini yaşamıştır diye düşünüyorum.
1963 – 1967 arasında İlkokul yıllarımda. Babam mayha için hazırlıklar yapmaya başladığında, ben de okul çıkışında yardım ederdim. Bütün yıl dikip hazırladığı gıcırdaklı gıcırdaksız (2) tahta çivili mesleri (3), yanı lastikli veya fermuarlı mesleri hazırlayıp, yaptığı ayakkabılardan bazılarını, bazı vatandaşlarımızın tarla, ahır işleri dışında giydikleri Denizli işi (4) ayakkabıları kutularıyla tahta sandıklara yerleştirirdik. Miflonsuz (5) kara lastikler, tokalı tokasız naylon çocuk ayakkabıları, kadınların mavi, kırmızı, sarı, beyaz naylon ayakkabıları, meslerin dışına giyilen miflonlu parlak mes lastiklerini sandıklarına yerleştirirken veya çuvallara doldururken dükkânımızı tamamen mayhaya taşıyoruz sanırdım. Dükkânımızdaki hazırlık ayakkabıcılar arastasındaki esnaf komşularımızda da aynı idi. Bu hareketlilik hoşuma gidiyordu çünkü bir gün sonra yani Cuma günü başlayacak olan mayha benim için şerbetlik (6) , bisiklete binme, allı güllü yedi türlü macun, kavut (7), pamuk helva, boyumca alıç, cevizli köfter, şak şak helvası, kızarmış kaz ve en önemlisi lunapark demekti. Lunaparkta atlı karıncaya, dönme dolaba binmek çok zevkli idi. Çadırda deniz kızı var mıydı, şapkadan tavşan nasıl çıkıyordu, cambaz telde nasıl yürüyordu? Dev yılanları, boaouuğ diye homurdanan aslanı, kaplanı görebilmek cesaret işiydi. Kadercinin güvercini kısmetimde ne mani çıkaracaktı? Boynuna taktığı el hoparlöründen acıklı destan ve maniler okuyan gevrek sesli destancıyı dinlemek ayrı bir meraktı. Yeterince şerbetlik alamazsam evden bi bocut (8) kapar, Karabunardan doldurur, “buz gibi soyuk su…” diye bağırmamla susayanların hararetine bir narçaba (9) suyla top attırmam yeterdi.
1. Emtia: Ekonomik değerli yarı işlenmiş veya işlenmemiş mal ürün.
2. Gıcırdaklı Mes : Meslerin kösele tabanı ile taban astarı arasına yüzeyleri birbirine sürtecek şekilde yerleştirilen ve yürürken
gıcırdama sesi çıkaran ince dilimler halindeki taban astarı malzemesi. Gerede’de bilhassa gelinlerin giydiği meslere yapılırdı.
3. Mes : Ev dışında üzerine başka bir ayakkabı geçirilerek giyilen bileği de kaplayan ayakkabı. Kelimenin aslı Mest olup Arapçada
sıvazlamak anlamınadır, halk arasında mes olarak kullanılır.
4. Denizli iş i: O yıllarda Denizli’de imal edilen altı lastik üstü deri harcıalem ayakkabı
5. Miflon : İce yumuşak kumaş astar
6. Şerbetlik : Bahşiş
7. Kavut : Buğday, arpa gibi bazı tahılların, Ahlat’ın kavrulup dövülüp, un haline getirilerek şekerli veya şekersiz yenilen çerezi.
8. Bocut : Sürahi şeklinde saplı toprak su kabı.
9. Narçaba : Saplı bakır veya benzeri metal su bardağı. Kelimenin aslı Maşrapa olup Gerede dilinde narçaba olarak kullanılır.
Mayhıya Mayhıya Mayhıya… -2-
Mayhadan birkaç gün önce belediyenin köşelerini kalınca ağaç sırıklarla hazırladığı dükkân yerimizin etrafını tabakhaneden aldığımız deri kurutma gergi tahtaları ile çevirdikten sonra üstünü de avlalarla (10) destekleyip, çadır ve benzeri örtülerle kapatırdık.
Bİzim yerimiz mahya yerine girişte belediyenin büyükçe kulübesinin sağ tarafındaki bölgede yani mayhanın batısındaki tabakhane tarafındaki sıradaydı. Bu kısımda ayakkabıcılar, mes lastikçiler, saraçlar sergi açardı. Belediyenin solundaki dükkânlar demirci, bakırcı, tenekeci, sobacılar, urgan, semer gibi hayvan koşumcuları yer alırken, doğudaki sırada şekerciler, köfterciler, şak şak helvacılar, bakkaliyeler, güneydeki sırada muhtelif ev eşyaları, halı kilim satıcıları, bir iki köfteci, kahvehaneler yer alır, ortadaki büyük alan bölünmüş yollar arasında pılı pırtı, muşamba, elbise ve parça kumaş satıcılarıyla dolardı. Kadınlar da ellerinde ördükleri, kuzu, keçi yünlü veya pamuklu çorapları, eldiven atkı, şal gibi giysileri panayırın giriş yolu iki tarafında sergileyerek satışa sunarlardı. Yine geçiş yollarında seyyar veya yerleşik pamuk şekerci, macuncu, kağıt helvacı, mısırcı, dondurmacı ve kavrulmuş kestanecileri de görebilirdiniz.
Bu yerleşimde ayakkabıcı dükkânlarının arka tarafında bir gün önce kurulan et pazarı akşam tamamlanır, onların yerini de nohut, fasulye, mercimek, bulgur, pirinç gibi hububatçılar alırdı. Buraya aynı zamanda atlıkarınca, dönme dolap, zincirli uçan salıncak, çeşitli oyuncakçılar, değişik gösteri çadırları, tüfek atma reyonları ve kasnakla sigara alma tezgâhlarının olduğu lunaparkçılar yerleşirdi. (Lunapark seksenli yıllarda kavun karpuz kabak pazarının güney tarafına kurulmaya başlamıştır. Daha önceki yıllarda bilhassa lunapark bölgesinde meydana gelen kavga olayları seksenli yıllardan itibaren çok daha düzenli yerleşim ve güvenlik kuvvetlerinin kontrolü ile engellenmiştir.) Yine Belediye sırasının arka tarafına da kaz tavuk, yağ yoğurt getiren köylülerimizle, sebze meyveciler yerleşirdi. Köftercilerin, şakşak helvacıların olduğu sıranın arka tarafındaki büyük alanda toprak sac, küp, bocut gibi kap kacak satanlar, onların devamında çuvallarda, kamyon kasalarında, traktör römorklarında soğan, patates, sarımsak ve daha arka bölümde kavun karpuz, kabak satıcıları, yataklık yorganlık koyunyünü, yapağı (11), pamuk satıcıları yer alırdı. Emtialar bu şekilde satışa sunulurken bilhassa at, merkep, katır gibi binek ve yük hayvanları ile koyun ve sığır satıcıları da hayvanları ile panayırın alanının güney tarafındaki tepenin yamacındaki alana yerleşirlerdi.
10. Avla : Bilek kalınlığında uzunca ağaç. Bilhassa avlu, bahçe, tarla etrafını çevirmek için kullanılır.
11. Yapağı : Yıkanmamış koyun yünü
Devam edecek…