Kazım Ünlüol

Nerde kalmıştık?

Biz acı reçeteleri yaşamışlar genlerimizdeki has bilgi ile devletimiz için varız. Dilerim yönetim beyaz sıfatına bürünmeyip milleti genetiği değişmiş organizmalara dönüştürmeden yaşatmaya devam eder...

featured

Değerli okurlarım yaklaşık bir yıldır gazetemizin köşesinde yazmak nasip olmadı.

Bunda o sıralar il dışında bilgisayarımdan uzak kalmam da etken olmakla beraber, bir de ülkemiz Cumhurbaşkanlığı için yapılacak seçim atmosferinde neler yaşanacak neler konuşulacak ki bunları izleyici ve dinleyici olmayı yeğlemiştim.

Öyle yaptım, lakin fikirlerine görüşlerine saygı duyduğum geçmişteki tanıdık eş dostların seçim öncesi atmosferinde ve günümüzde çok etken olan sosyal medyada ve yayın organlarında yazışmalarını, asıllı veya asılsız paylaşımlarını, karşılıklı konuşmalarını, tartışmalarını, atışmalarını hatta birbirini tanımayan kişilerin bile kendi fikir ve düşüncelerinin tamamen doğru olduğunu iddia ile karşıt görüşlüleri ihanet benzeri ifadelerle karalamaya çalıştıklarını gözlemledim. Bir de buna siyasi liderlerin birbirlerine atfen söyledikleri suçlama yalanlama benzeri söylemleri dâhil olunca demokrasi denilen yönetimi sadece kendi çıkarlarımız için kullandığımızı düşündüm.

İşin en ilginci vaatlerdi. Vaatler bizi huzur ve mutluluktan göklerde uçuracak kadar gerçek dışı tablolardı. Ya da benim bakışım onların vaatlerine yetişemiyordu. Sanki ekmek elden su göldendi ve Nasrettin Hoca gölü yoğurt yapmaya uğraşıyordu ve sanki insanımız yoğurdu kepçe elde bekliyordu.

Halbuki;

Kaynayan kazan orta doğu sözde devletler için sancılanırken savaştan kurtulmak isteyen binlerce farklı göçmen yurdumuza girmiş, kimi Anadolu’yu geçiş köprüsü olarak kullanıp, birçoğu da yerleşik hale gelip toplumumuzda sosyal kültürel farklılıkların olumsuzluklarının oluşmasını kaçınılmaz kılmaktaydı.

Yine bir virüs lafı ile oluşan pandemide dünya devletlerinin sağlık sistemleri çökmüş, ekonomileri sarsılmıştı. Akabinde çözüm sunan virüs temizleyiciler türerken,  birkaç yıl sonra insanoğlu ne hale gelecek bilinmez haldeydi. Avuntumuz korunmada belki daha başarılıydık.

Rusya –Ukrayna savaşı. Görüntüde Rusya ile Ukrayna toprak işgalleri sebebiyle birbirlerine karşı askeri harekâta başlamışlardı. Lakin perde arkasında Avrupa ve her yerde olduğu gibi Amerika Jandarması Rusya’ya karşı sahne alıyordu. Bu da bilhassa az gelişmişlerin bu kaynaktan beslenmesini engelleyecek, ekonomilerinin yıkımını artıracaktı. Arabuluculuk görevini üstlenen devletimizin durumunu gelecek tarih gösterecektir muhakkak.

Sonra yurdumuzun Güneydoğu, Doğu, Akdeniz ve iç Anadolu bölgeleri, belki de yüzyılın en büyük ard arda gelen deprem felaketi ile sarsılmış, elli binleri geçen ölüm, seksen binleri bulan yaralanma ve bilinmeyen kayıplar depremi yaşayan ruhlarımızda yeni depremler oluşturmuş, çoğu yeri yok olan şehirlerdeki maddi manevi yıkım hemen hepimizi sarsmıştı. Felaketin manevi ve ekonomik boyutu ülkemiz için çok büyük risk taşımaya halen devam etmekteydi.  Yaraların süratle sarılmasını gerçekleştirmeye çalışan devletimizin çabaları iyi ki vardı.  Yoksa karanlık yaşanan yılları, güçsüz erkleri görmüş biri olarak o yıllarda sonuçların ne olabileceğini tahmin etmek bile istemiyorum.

İşte bütün bunların yanında vaatler, hayaller ve gerçekler harmanında bir o yandan bir bu yandan savrulup duruyordu.  Tamam denizlerin durulması için dalgalanması gerekir, ama dalgalar boyumuzu aşmış gibiydi, hala da öyle. Şimdi o vaatler hani ne derler hurmalar burmalar.

Biz acı reçeteleri yaşamışlar genlerimizdeki has bilgi ile devletimiz için varız. Dilerim yönetim beyaz sıfatına bürünmeyip milleti genetiği değişmiş organizmalara dönüştürmeden yaşatmaya devam eder.

Kalın sağlıcakla…

Nerde kalmıştık?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir